11 Eylül 2013 Çarşamba

Binbaşı Ersever'in İtirafları / Soner Yalçın / Doğan Kitap




Adı               : Binbaşı Ersever'in İtirafları
Yazar           : Soner Yalçın
Çeviren        : -
Sayfa           : 228
Yayınevi     : Doğan Kitap
Baskı           : 30. Baskı
Fiyat           : 17,00 TL


* Jandarma Genel Komutanlığı'nda 70'li yıllarda iki grup ortaya çıkmıştı. Sosyal-demokratların oluşturduğu ve başında Korgeneral İsmail Selen'in bulunduğu grup ile MHP'lilerin bir araya gelip liderliğini Korgeneral Hulusi Sayın'ın yaptığı ekip. İki grup sürekli çatışma halindeydi.
Sf. 29


* "Kontragerillacı subayların" 70'li yıllardaki "karargahları" ise Ankara'daki Jandarma Okul Komutanlığı'ydı.
Sf. 29


* "Grup komutanının alt kadrosunda bir veya iki subay ile birkaç astsubay görev yapar. JİTEM Komutanlığı'na bağlı; gerilla gibi giyinen, altlarında özel arabaları bulunan JİTEM Komutanları dışında kimseden emir almayan, kendi başlarına buyruk çoğunlukla dağda gezen, mağaralarda kalan timler vardır. Kaç tim olduğunu bilmiyorum."
Sf. 31


* JİTEM timlerinin gizli ödenekleri vardır. Bu timlerde görev yapan subaylar çok iyi para kazanırlar. Bol primi, ikramiyesi vardır. Özellikle iyi istihbarat alındığında primleri artar.
Sf. 32


* Astsubay, Güneydoğu'da görev yapan bazı subayların uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptıklarını iddia ediyordu!
Sf. 32


* Yüksekova'da bir köyde, 'eroin imalathanesi var' diye duyum alınıyor. Köye baskın düzenleniyor. Köylülerle yapılan pazarlık sonucu Yüksekova Merkez Jandarma Karakol komutanı astsubay milyonlarca lira rüşvet alıyor. Sıfır hattında, yani sınırda bulunan bölük.komutanlarının, alay komutanlarının, il jandarma alay komutanlarının yüzde 80'i bu işin içindedir.
Sf. 33


* ''JİTEM timleri, muhbirler, PKK itirafçıları aracılığıyla tespit ettikleri sığınaklardan ele geçirdikleri silah ve mermileri kaçakçılar vasıtasıyla PKK'ya, Kuzey Irak'taki peşmergelere satıyorlar!"
Sf. 34


* Cem Ersever Silopi'de MHP'li olduğunu her fırsatta dile getirmesiyle ünleniyor. O yıllarda Kartal Tibet'in başrolünde oynadığı Tarkan filmleri çok popüler. Tarkan'ın Kurt'undan etkilenen Ersever yanında köpekle geziyor. Köpeğin ası ise Ecevit!
Sf. 39


* Ülkücü Hüsamettin Aliveli'nin ifadesinde, Ersever'in Muhsin Yazıcıoğlu tarafından, ünlü kaçakçı Nejat Söyler,e ait TIR'da yakalanan tabancalar ve kaçak mallar için görevlendirilerek İstanbul'a gönderildiği bildiriyor.
Sf. 41


* Ersever 1988 yılında Şırnak bölgesinde görev yaptığı dönemde, İdil ilçesinden Mehmet Bayar adlı bir.kişiyi gözaltına alıyor. Daha sonra Bayar'ın koynuna bomba koyup, ellerini arkadan bağladıktan sonra kaçmasını söylüyor. Mehmet Bayar kaçarken bomba patlıyor ve ölüyor. Bayar bu olaydan sonra TRT ekranlarında terörist olarak gösteriliyor! Ceset İdil Taburu'nun bahçesine gömülüyor.
Sf. 42


* Ersever Silopi'ye geldiğinde hac konaklama tesislerinde kalır.
Sf. 42


* ''DEP Şırnak Milletvekili Orhan Doğan, Binbaşı Ersever'in samimi arkadaşıdır. Diyarbakır'da yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi."
Sf. 43


* PKK'nın tek yanlı ateşkes kararından sonra başta İçişleri Bakanı İsmet Sezgin olmak üzere bazı siyasilerin PKK lideri Abdullah Öcalan'a `Bay Öcalan' diye hitap etmeye başladığına dikkat çeken Ersever bu yaklaşımın PKK'ya karşı verilen mücadeleyi zarara uğrattığını söyledi.
Sf. 45


* ...Celal Talabani. Çok açık seçik söylüyorum, bu adan bir siyasi fahişedir.
Sf. 53


* Mevcut köy kanununa bir madde eklenip ''köy koruculuğu" denilen ucube teşkilat ortaya çıkarıldı.
Sf. 60


* Geçici köy korucularına verilen tüfeklere, fişeklere ''GKK'' damgası basılsın. Eğer bu GKK damgalı mermiler, tüfekler PKK'da çıkarsa, GKK, PKK'ya yardım ediyor demektir. Biz daha bu GKK damgasını basamamışız. Bunlar köylerinde birbirine sırtlarını dönemeyen adamlar. Bunların, PKK gibi kurnaz, siyasi ve askeri bir organizasyona karşı mücadele etmesi isteniyor. ''Korucular arasında samimi olarak PKK'yla dövüşen yoktur'' demiyorum, vardır. Ama kırk küsur bin köy korucusu arasında, bunun sayısı bini geçmez. Geri kalanı hiçbir işe yaramaz.
Sf. 60


* Devlet daha kendi sevk ettiği askerinin adını bilmiyor. ''Öldürülen erlerden bazılarının kimliği tespit edilmemiştir'' diye açıklama yapılıyor.
Sf. 62


* Ben Türk milletinden peygamber çıkmadığına seviniyorum. Çünkü Tanrı, peygamberlerini, nizamından çıkmış, yolundan çıkmış, kokuşmuş insan topluluklarına göndermiştir ve tüm peygamberler Arap'tır.
Sf. 63


* Savaş siyasetin başka araçlarla devamıdır.
Sf. 64


* Bugüne kadar söylediklerini yalanlamasaydı, Apo zaten ayakta duramazdı. O kadar kadroyu da öldürtmezdi. Çünkü ''Böyle demedim, kadro yanlış yaptı´´ demiştir.hep. Ve kadrolarının ''hata yaptı'' diye kafasını koparmıştır. Kafasını koparmazsa hesabın kendinden sorulacağını bilir.
Sf. 64


* Dünyanın hiçbir yerinde, silahlı mücadelenin olduğu bir bölgeye, ekonomik, siyasi hiçbir yatırım yapılmaz. Bir çivi bile çakılmaz. Çakılırsa, taviz verilmiş olunur. ''Güneydoğu'ya yatırım yapılmasın, kalkındırılmasın'' demiyorum ben. Söylemek istediğim yapılacak her yatırımın, halkta ''Bunlar PKK'nın sayesinde yapılıyor'' izlenimi vermesi. TC böyle bir yanlışı yapmıştır...
Sf. 68


* Kuzey Irak harekatı, PKK'yı Sinaksd, Zivi, Haftanin, Kutalınan, Şivi, Hakurk gibi kamplardan, o yeraltındaki pis barınaklardan, sığınaklardan çıkarmış, Erbil'in, Süleymaniye'nin kaloriferli veya sobalı dairelerine taşımıştır. Başka bir işe yaramamıştır Kuzey Irak harekatı...
Sf. 73


* Abdullah Öcalan, Bekaa'da yüzlerce Kürt gencini ''MİT ajanı'' diye kurşuna dizdirmiştir. Serxwebun'da, Berxwebun'da bunların resimlerini yayınlamıştır.
Sf. 86


* Celal Talabani kalktı bana, geçen yıl oturuyoruz Süleymaniye'de karargahında, kütüphanesinde konuşuyoruz. Ben dedim ki ''Kürtler Turani'dir.'' ''Evet" dedi, "Kürtler Turani'dir." Ben buna inanıyorum. "Peki bu konuda neden kitap yazmıyorsunuz?" dedim. "Vallahi, ben çok yazdım" dedi. Kalktı kütüphanesinden üç dört kitabı çeki, "O zaman Marksizm-Leninizm modaydı, hep onların üzerine yazdım şimdi pişmanım" deyip lafı kapattı.
Sf. 100


* ...askeri operasyonları Amerika icra eder. İstihbarat çalışmalarını İngiltere yürütür. Kültürel.faaliyetleri Fransa yürütür. Bu dolapların çevrilmesi için ortalığın karışması gerekir. Bunu tezgahlayan da Almanya'dır.
Sf. 105


* Hilal ANAP Belediye Başkanı Yakup Kara ve dört arkadaşını otomobilden indirerek kurşuna dizenler Babatlardır. İkinci bölge, korucu Babatlardan sorulur.Bu bölgedeki tüm faili meçhul olayların tetikçisi korucu Babatlardır. Babat aşiretinin reisi Hazım Babat aynı zamanda korucu başıdır. Devlete yaranmak için çekinmeden adam öldürür.
sf. 137


* Eski MHP'lilerin bölgeye gelmesinin tek nedeni adam öldürmektir.
Sf. 140


* Şimdi bizde PKK'lılardan ele geçirilen silahların hepsi envantere geçirilmez. Bir kısmı alıkonur.
  Bunlara biz 'pis silah' deriz. Bu beş kişinin kurşuna dizilmesi gibi olaylar gerçekleştirilirse öldürülenlerin yanlarına bu pis silahlar bırakılır. Savcılık araştırma yapmaz, yapsa da bu silahlarla korucuların, güvenlik güçlerinin, öldürüldüğünü tespit eder! Silah zaten PKK'lılardan yakalanmıştır. Sanıyorum İstanbul'daki infazlarda da aynı oyun tezgahlanıyor.
sf. 144


* ... itirafçılardan önemli adamlar 1986 yılından beri Olağanüstü Hal Bölge Valiliği lojmanlarında oturuyorlar. Bunların hepsini devlet besliyor. Açın sorun Ünal Erkan'a bu itirafçıların resmi sıfatları var mı? Neden lojmanda oturuyorlar?
sf. 161


* Bu adamlar devleti de soyuyorlar; Pişmanlık Yasası'ndan yararlanıyorlar. Yasaya göre bir itirafçı diyor ki: 'Ben bakkallık yapacağım.' Kiraladığı dükkanın kontratını ve aldığı malların faturasını getiriyor, devlet bu giderlerin parasını hemen ödüyor . Üstelik bununla da kalmıyor. Bu adamlara her ay istihbarat ödeneğinden 2-3 milyon lira harçlık veriyor. Bu itirafçılar çok acımasız insanlardır. Bizden daha milliyetçi kesilmişlerdir. Bir numaralı PKK düşmanıdırlar.
Sf. 162


* Neden kontragerilla cesetleri hep jandarma bölgesine bırakıyor? Nedeni belli: Jandarma cinayetleri çözebilecek teknolojiye sahip değil! Kriminal, balistik hiçbir laboratuvarı yok. Bu konularsa yetişmiş tek bir elemanı bulunmuyor.
Sf. 199

5 Eylül 2013 Perşembe

Ruhi Mücerret / Murat Menteş / April Yayıncılık





Adı               : Ruhi Mücerret
Yazar           : Murat Menteş
Çeviren        : -
Sayfa           : 318
Yayınevi     : April Yayıncılık
Baskı           : 3. Baskı
Fiyat           : 19,00 TL





* ''Hayat nasıl gidiyor?''
   ''Yaşayan birine sor.''
sf. 15

* Düğününe gittiğim herkesin cenazesine de gittim.
sf. 29

* Cepheye gittim. Nefer olarak. Rütbem, zeka gerektirmiyordu. Diğer tüm askeri rütbeler gibi.
sf. 31

* Zülfikar Ağabey'in başucunda imam Kuran okuyor. Ölüm döşeğinde okunabilecek kaç kitap var ki?
sf. 34

* Bendeniz, son tahlilde, hayvanseverlikte karar kılmış bir insan sarrafıyım.
sf. 40

* ''Zevk sahibi olmak, nelerin hoşumuza gittiğiyle alakalı değildir. .Zevklerimizi araştırarak edinir, tarzımızı düşünerek oluştururuz.''
sf. 43

* İhtiyarlık huysuzluğun anavatanı.
sf. 45

* Sakın yaşlanmaya kalkmayın. Hiçbir eğlencesi yok. Evinizin, siz içindeyken yanmasından farksız.
sf. 46

* Aşk, gençlerin oynadığı fakat ihtiyarların bildiği bir oyundur.
sf. 47

* ''Alay mı ediyorsun? Bu yaşta ben de sağlığı düşünürsem, ölümü kim düşünecek? Mezar taşıma '2005'te öldüm. Bu durumda kaç yıldır sigara içmiyorum?' yazdıracağım''
sf. 51

* Biri benden 70, diğeri 90 yaş küçük oyun arkadaşlarımla kapıda buluştum. Bir taksiye bindik. Civan taksinin ön koltuğunda, Ozan'la ben arkadayız. Kalın mercekli gözlüklerimin gerisinden taksimetreye bakıyorum. doğum izlemek gibi heyecan verici. Küçük, kırmızı elektronik göstergedeki sayı büyüdükçe, kanımdaki adrenalin miktarı da artıyor. sıcak basıyor. Çoraplarım eriyor.
sf. 58

* İstanbul bir yandan senin rüyalarını çalar, öbür yandan sana hayaller hediye eder.
sf. 59

* ''Elinde gül buketiyle genelevin bahçesinde dikilen köylü gibiyim.''
sf. 69

* ''Bütün oyunun temel kuralı nedir?'' diye soruyorum
   ''Bilmem?''
   ''Oyuna kendini kaptırmamak.''
sf. 70

* ''İnsan Allah'ın yeryüzündeki halifesi, yani kalfasıdır. Allah'ın kalfası değilsen, şeytanın çırağı olursun''
sf. 80

* İyi silah, doğru hedefi on ikiden vurmayı garantilemiyor.
sf. 90

* Birinin duygularına haddinden fazla değer verirsen, onu anlaman imkansızlaşır.
sf. 95

* Öylesine gerilmiştim ki, kıçıma kömür soksalar, bir hafta sonra elmas çıkardı.
sf. 101

* Unutma ki, tövbekarın saygınlığını, geçmiş günahlarının büyülüğü belirler.
sf. 114

* Cahiller ve ahmaklar gürültüden rahatsız olmaz.
sf. 127

* Takım ruhu kisvesinde, sürü psikolojisini sürüklüyordum.
sf. 166

* İnsanlar, boşlukları, saçmalıklarla doldurur.
sf. 182

* ''Mezar taşlarındaki ölüm tarihleri, ölülerin bizi kaç yıldır beklediğini gösterir.''
sf. 206

* Budalalar, seni çoktan terk ettiğin hatalarınla suçlar. Zekiler ise tutarsızlıkla.
sf. 213

* ''Hatırlanan, yaşananlarla örtüşmez; anlatılanlar da hatırlananlarla.''
sf. 235

* Aptallar öfkelenince, kendilerini belli etme fırsatı buldukları için sevinirler.
sf. 250

* Aşk, paradoksal olarak romantik bir eşitsizlikle ilerliyordu. İki kişinin birbirini aynı yoğunlukta sevmesi imkansız. Dolayısıyla aşkta acılar ve sevinçler hakkaniyetli paylaşılmaz. Aşk adil değildi. Demokratiklik ve özgürlükçülüğün kıyısından bile geçmiyordu. Dahası istikrar ve kalıcılıktan da nasipsizdi. Sana en şiddetli tokadı patlatacak olan eli okşamaktan ibaretti!
sf. 273 

* Iskalanan aşklar, yaşananlardan daima daha çoktur.
sf. 294

* Kıskançlık, nedenini arayan bir ıstıraptır.
sf. 300

* ''Gelenlik giymiş birine sakın güvenme. Özellikle de kadınsa!''
sf. 302

kitap ve yazar hakkında incelemeler ve yazılar;


Uyur İdik Uyardılar / Alevilik- Bektaşilik Araştırmaları / Irene Melikoff / Demos Yayınları




Adı               : Uyur İdik Uyardılar / Alevilik- Bektaşilik Araştırmaları
Yazar           : Irene Melikoff
Çeviren        : Turan Aptekin
Sayfa           : 272
Yayınevi     : Demos Yayınları
Baskı           : 3. Baskı
Fiyat           : 14,00 TL



* Türklerde Kerbelâ'nın asıl kahramanı Hüseyn değil, Ebû Müslim olmaktadır.
sf. 17

* Hacı Bektaş ve kardeşi Mintaş, Baba İlyas'ın müritlerinden idiler. Mintaş, Babailerin bozgununu izleyen kıyımda öldürüldü; eylem dışında kalan  Bektaş, bir münzevi yaşamı süreceği Soluca Kara Öyük'e bugünkü Hacıbektaş'a sığındı. Aşıkpaşazade'ye göre; tarikat kurmadı ve müritleri olmadı.
sf. 21

* Bektaşi semah'ın, dönüşlerine özendiği turna'ya verilen ehemmiyet; güneşin doğuşunda, yüzünü doğuya doğru çevirerek Ali'ye niyazda bulunma gibi onunla kişileştirilmiş bir güneş inanışının (culte) anımsanışı -Ali eski Türklerin Gök-Tengri inançlarının mirasçısıdır- ve benzeri öğeler de katılabilecektir. 
sf. 24 


* Bektaşîliğin temel ve ayırıcı niteliği, onun bir senkretizm, bir inançlar karışımı olmasıdır.
sf. 24

* Baba İlyas-ı Horasanî Menâkıbnâmesi'nde Osman Gazi'nin kayınbabası Ede Bali'yi de, Soluca Kara Öyük'e çekilen Hacı Bektaş'ın yakın çevresi içinde anmaktadır. İlk Osmanlı sultanları ile, ilk Bektaşîler arasındaki iyi ilişkiler, Yeniçerilerin henüz kurulmuş bulunan ocakları, kendilerini Hacı Bektaş'ın manevi koruyuculuğu altına girmiş buldukları an sağlamlaşır.
sf. 25

*  ....''Alevî'' deyimi üzerine bir açıklama yerinde olur. Bu, yanlış bir deyimdir, kullanmamız, yaygınlığı dolayısıyladır. Fuat Köprülü de 'Köy Bektaşîleri' deyimini kullandığına göre bunu biliyordu.
     ......Küçültücü olduğu ölçüde cemaat dışılık (heterodoxie) ifade eden Rafizi, Zındık, Mülhid adları ile anıldılar.Ya da daha çok tarihi, Safavi taraftarlığının adı olan Kızılbaş sözcüğü ile ifade edildiler. Ve bu, onların kendilerinin de kullandıkları adları oldu. Başlıca Deliorman yöresinde, resmi olarak bilinen, yüz bin dolayında Kızılbaş'ın bulunduğu Bulgaristan'da, hep bu deyim kullanılagelmiştir. Türkiye'de, günümüzde, Ali'ye bağlılıkları dolayısıyla, onlara ''Alevi'' denilmektedir. (......) bu deyimin, Türkiye'de ortaya çıkışı yakın zamanlardadır. XIX. yüzyıldan önce yaygınlaşmış değildir. Suriye'de geleneksel ''Nusayri'' sözcüğünün yerini Alavi (Alaouite) deyiminin alışıyla bir karşılaştırma yapılabilir.
sf. 26

* Gizlenmek zorunda kalan Bektaşiler, aynı ideali -hürriyetçilik, örfe boyun eğmeme, dini otoriteye karşı olma (liberelisme, non-conformise, anti-clericalisme)-, paylaştıları, Far-masonların yanında kendilerine bir destek buldular.(........) Jön-Türkler'in çoğu, aynı zamanda Far-mason (Frenc-Maçon) veBektaşi idiler.
sf. 26-27

* Alevilik, Bektaşilik'ten ayrılamaz. Çünkü her iki deyim de aynı olguya, Türk halk İslamlığı olgusuna bağlıdır.
sf. 29

* (......) Aleviler, yabanlar olarak kalırlarken, Bektaşiler, kent merkezleri yörelerinde toplanarak, müritleri okumuş çevrelerden gelen bir tarikat oluşturmuşlardır.
sf. 29

* Bektaşilik, bir halk dini, daha doğrusuı göçebe halkların dinidir.
sf. 30

* Bektaşiliğin tarihi çok eskidir. İlk Türk halklara kadar uzanır. Kökleri, Orta Asya'da, İslam öncesi çağlardadır ve günümüze kadar sürüp gelmiş bulunmaktadır. Türk halkının derin doğasına kök salmıştır ve Türk halkı var oldukça var olacaktır.
sf. 30

* Yüzyıllar boyunca Türkler, yeryüzü dinlerinin birçoğunu tanıdılar. Mani'cilik, Budha'cılık, Nesturilik, Ortodoks veya Katolik Hıristiyanlık, hatta Musevilik. Günümüzde de, Orta Asya'da Budha'cılığa bağlı Türkler vardır: Sarı Uygurlar. Moldavialı Gagauzlar, hatta Karamanlılar, Ortodoks'durlar. Karait'ler de, Musevi'dirler. Fakat başlangıçta Türkler, Şamancı idiler. Bugün de, Sibirya'da ve Orta Asya'da, Şamancı Türkler vardır.
sf. 31

* Selçuklular döneminde Anadolu'da, İslamlaşmış Türkmenlerin din ulularına Baba ve Dede de denilmekte idi.
sf. 31

* XIX. yüzyılda, 1826'dan sonra, II. Mahmud, Bektaşi tekke'lerini kapattığı zaman, Bektaşiler gizlenmek zorunda kaldılar ve evrimci (terakkici) intelligentzia'nın doğuşunu hazırladılar. Nitekim Jön Türkler'in ve Yeni Osmanlılar'ın çoğu Bektaşidir. Bunlar arasında, Namık Kemal'in güçlü kişiliği anılabilir.
sf. 33

* Şimdi, ''Alevi'' sözcüğüne dönelim. Bilimsel açıdan, bu sözcük yanlıştır. Alevilerin tarihteki adı Kızılbaş'tır. XV. ve XVI. yüzyıllarda, Kızılbaşlar, ilk Safaviler olan, Şeyh Cüneyd, Haydar ve Şah İsmail taraftarı Türkmen boylarıydılar. Kırmızı serpuş giyiyorlar, bunun için de onlara Kızılbaş deniliyordu.
   Fakat Kızılbaş sözü, yüzyılar içinde, küçültücü bir anlama kaymış ve Celali İsyanları ad ile tanınan dini-sosyal başkaldırma hareketleri dolayısıyla da, 'dinsiz asi' anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Kızılbaş deyiminin, yerini Alevi'ye bırakmış olması bundandır.
sf. 34

* Arnavutluk'ta Bektaşilik, XIX. yüzyılda, Sultan II. Abdülhamid'in hiddetine yol açan, bir Bektaşi Arnavut yönetiminin ortaya çıkışına hız vermeye yetecek kadar yaygınlık kazanmıştır.
sf. 34

* Vilayetname'ye göre Hacı Bektaş, bir Ahmed Yesevi müridiydi.
sf. 35

* Ahmed Yesevi XII. yüzyılda, yani Hacı Bektaş'tan bir yüzyıl önce, Orta Asya'da Kazakistan'da bulunan Yesi'de, bugünkü adı ile Türkistan'da yaşamıştı ve ilk Türk tasavvuf tarikatını orada kurmuş bulunuyordu. Ahmed Yesevi ilk Türk sufisi oldu.
sf. 36

* Çok zengin Bektaşi-Alevi edebiyatı içinde yedi büyük şair anılır: Nesimi, Hatayi, Fuzuli, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Yemini ve Virani.
sf. 39

* Şah İsmail kendini Ali sanmaktadır; Ali de, Allah'ın tecellesidir.
sf. 41

* Şimdi Bektaşiliği tanımlamaya çalışalım.
   Birinci husus: Bektaşilik bir Türklük olgusudur. Şüphesiz, Balkanlar'da Bektaşiler bulunduğu gibi, oldukça büyük sayıda Kürt Alevi de vardır; böyle olmakla birlikte, Bektaşiliğin kökeni Türk'tür. Merasimler sırasında kullanılan dil Türkçedir ve nefes'ler Türk dilinde okunur.
(.......)
   İkinci husus: (....) Tanrı'ya inanmak için, ne camiye gitmeyte gerek vardır, ne beş vakit namaz kılmaya, ne de Ramazan'da oruç tutmaya.
sf. 41

* Bektaşilik, Balkan ülkelerinde, bazı Hıristiyan  öğeleri bünyesinde almış ve özümsemiştir.
sf. 43

*Derin anlamlı bir olayı işaret edeceğim: Aleviler (belki de günah duygusu ile) kullanmaktan çekiniyor göründükleri Allah ismi yerine, Tanrı, ya da Tengri adını kullanırlar.
sf. 44

* Her Alevi'nin bir Musahip'i olması gerekir. Musahipsiz hiçbir merasime katılınamaz. Musahip, sülük sırasında, evlenmede, ölüm anında, yaşamın bütün mühim anlarında hazır bulunmak zorundadır.
sf. 48

* Muhasipler, bütün yaşam boyunca, karşılıklı yardımlaşmakla yükümlüdürler.
sf. 49

* Alevi-Bektaşilerde, kadının çok saygıdeğer bir yeri vardır,erkeklerin, yanı başında, bütün merasimlere katılır, bir arkadaş ve bir bacı gibi görülür. Kadının, eski Türklerin aşiret cemiyeti içindeki yeri de budur.
sf. 49-50

* ''Kızılbaşlık'' olgusu köken bakımından bir Türkmen olgusu olduğu halde, birçok durumda ''Kürt''le anlamdaşlaşan ''Kızılbaş'' deyiminin yüklendiği horlayıcı anlam olsa gerektir. Günümüzde ''Alevi'' deyiminin, giderek ''Kızılbaş'' deyimi ile aynı küçümseyici anlama çekilmesi ve gittikçe, ''Kürt'' sözcüğü ile karışmaya başlaması oldukça şaşırtıcı görünmektedir. Günümüz Türkiye'sinde, eskiden ''Kızılbaş''a  yüklenmişken bugün ''Alevi'' deyimine yönelen bir anlam aktarılışı (translation du sens) olgusuna tanık olmaktayız.
sf. 52

* Eflaki, Menakıbu'l-Arifin'inde, Hacı Bektaş'ın, Mevlana Celaleddin Rumi ile iyi ilişkiler içinde bulunduğunu, beş vakit namaz kılma ve Peygamberin sünnetine harfi harfine uyma gereğini yerine getirmese de, iyi bir Müslüman olduğunu bize söylüyor.
sf. 55

* Yeniçerilere ''Hacı Bektaş evladı'' deniyordu ve ocak'ta sürekli olarak Bektaşiler tarikatının bir temsilcisi, bir Vekil bulunuyordu.
sf. 55

* Şeytan, ne Anadolu Alevilerinde, ne Ali'llahi ya da Ehl-i Hak topluluklarında kötü ruhu temsil eder. O, Adem'in önünde eğilmek istememişse, bu Allah'ı çok sevmesinden ve Allah'tan başkasının önünde secde etme düşüncesini kabul etmeyişindendir. Şeytan, Tanrı'ya aşırı sevgisinden dolayı günah işlemiştir.
sf. 64

* Anadolu Alevilerinde oruç kuralları çok serttir: Su içilmez, susuzluğu hafifletmek için bir parça ayran ya da çay tadılır, bıçak kullanılmaz; bu da bıçak kullanmayı gerektirecek hiçbir şeyin, yani katı yiyeceklerin yenmediğini gösterir; yıkanılmaz ve traş olunmaz, çünkü su kullanma yasaktır, sert toprakta yatılır, siyah giyilir ve gülünmez. On iki yas gününden sonra, ''12'' çeşit yiyecek içeren geleneksel yemek, aşure yapılır, kurbanlar kesilir ve etleri pişirilir.
sf. 78

* ...kültürü İranlılaşmış kentli Türk ile henüz İslamlaşmamış veya yeterince İslamlaşmamış göçer ya da yarı-göçer Türk arasındaki uyuşmama dolayısıyla, birincisine ''Müslüman'' ikincisine ''Türk'' denmiştir. Nitekim Mevlana Celaleddin Rumi, Müslüman olmayan bir dinleyenine çağrı amacı ile hitap ederken,
    ''Tat olsan da, Rum olsan da, Türk olsan da, dili olmayanların (yani süluke girmiş olanların) dilini öğren'' diyecektir.
sf. 98

* Kürtlerin çoğu, Şafii mezhepten, gerçek Sünnilerdir. Alevilere takılan ''Kürt'' lakabı, ancak sosyal bir değer taşır, belli bir yaşam biçimini gösterir, resmi Sünniliğe uymayan, aşiret adetleri hala canlı bulunan ve kendi içlerine kapanmış olarak yaşayan cemaatleri ifade eder.
sf. 99

* .... Bektaşiler, yeni alınan ülkelerde, Osmanlı propagandasının aracı oldular. Tarikatın, Balkanlar'da ve Arnavutluk'ta gelişmesinin sebebi de budur.
sf. 102

* Kızılbaşlar, kırsal bir çevrede halk temelli özü korurlarken, Bektaşiler, kentlere yığılarak, kurumlaşmış bir tarikat oldular. Bu sosyal farklılık, giderek biri okumuş ve öbürü hemen hemen ümmi kalacak olan iki zümrenin ayrılışına yol açtı. ''Her Kızılbaş, Bektaşi'dir; fakat her Bektaşi, Kızılbaş değildir.''
sf. 109

* Alevilerde ve Bektaşilikteki şamancı kalıntılara, ilk olarak Fuat Köprülü  işaret etti.
sf. 119

* Her velinin kuş biçimi vardır: Hacı Bektaş'ın güvercin, Hacı Doğrul'un şahin, Ahmet Yesevi'nin turna oluşu gibi.
   Alevilerin semahının kökeni, aynen Çin'de olduğu gibi turnaların gökteki dönüşleridir.
sf. 120

* Kızılbaşların yayılma bölgesi, Romanya'da Babadağ'dan başlayarak bütün Karadeniz kıyısınca uzanır. Kuzeydoğuda Silistre'yi, Dobruç'u (bugünkü Tolbuhin); Kurat (Balçık) ve Razgrad, Ruse (Rusçuk), Targovişte (Cuma), Sliven (İslimiye), Yambol, Otman Baba Tekkesi'nin bulunduğu Haskova (Hasköy), Kırcali ile Rodop dağlarına ve Balkanlar'ın en büyük Kızılbaş merkezi olan ünlü Kızıl Deli Tekkesi'nin bulunduğu Yunanistan'da Didymotikon'a kadar, Deliorman Bölgesini içine alır.
sf. 130

* Ahmed Yesevi'ye, ''Türkistan'ın doksan dokuz bin pirinin piri'' denmiştir. Hacı Bektaş, Horasan Erenleri'nin pir'idir.
sf. 150

* Ahmed Yesevi, XII. yüzyılda, -Türk dili ülkelerinde pek çok örneği verilmiş bulunan ve XIII. yüzyılda Yunus Emre ile en yüksek noktaya ulaşmış ola- İslam dini temelli bir halk şiiri tarzının yayıcısı oldu. Halk tasavvufunun bu öncüsü, dili Türkçe ülkelerde büyük bir hızla yayılan ilk Türk tarikatının, Tarikat-i Yesevviye'nin de kurucusu idi.
sf. 155

* İslam dinini resmi olarak kabul eden ilk Türkler, Maveraünnehir'de Samani'lere halef olan Karahanlılar, Harezmşahlar ve X. yüzyıldan beri Müslümanlığa girmiş bulunan Volga Bulgarları olmuştur. Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han, İslamlığı resmi din olarak kabul etti.
sf. 158

* Uzun zaman Nesimi'nin, Bağdat yakınında, adını aldığı bir köyden, bir Irak Türk'ü olduğu sanıldı. Fakat şimdi, Azerbaycanlı bilginlerin araştırmaları sonucu onun, Şirvan'ın başkenti Şemahi yakınında, aynı adda bir köyde 1370 yılında doğmuş olduğunu biliyoruz. O da Fazlullah gibi çok okumuştu. Türkçe, Arapça ve Farsça konuşuyor ve yazıyordu.
sf. 174-175

* XV. yüzyılda Hurufilik, sultanın sarayına kadar sızmıştı. Fatih Sultan Mehmet, gençliğinde bir Hurufi müridin kendisine açıkladığı öğretiden çok etkilenmişse de ulemanın tepkisi öyle şiddetli olmuştur ki, genç şehzade, himayesindeki adamın 1444'te Edirne'de diri diri yakılmasını engelleyememiştir.
sf. 180

* Aleviler ve Bektaşiler tarafından bıyığa verilen ehemmiyet Hurufilerden gelir: Tanrısallığın ''Ali'' adının, insan yüzünde belirebilmesi için, bıyığın varlığından vazgeçilemez. Kaşların yayı ''ayn''ı, burun çizgisi ''lam''ı ve bıyık eğimi ''ya''yı çizer ve böylece insan yüzünde, hem sağdan, hem soldan ''Ali'' adı okunabilir.
sf. 182

* Kalenderilik, kendini haşhaş ve sema'a vermiş, gezgin, dilenci dervişler tarikatı idi.
sf. 186

* Veli'nin makamına, Osmanlıların gösterdikleri ilgi de bilinmektedir. Vilayetname'ye göre türbe, büyük atası Gazi Osman ile yakınlıklarından dolayı Hacı Bektaş'ın ansına içten bağlı olan I. Murat tarafından Yanko Madyan adlı bir mimara yaptırılmıştı. İlk Osmanlılar, bu türbeye gösterdikleri ilgiyi hiç kesmediler. II. Murat, türbe alem'inin yaldızı için bin altı yüz külçe altın döktürdü; II. Beyazid dergahı ziyaret etti; ve Vilayetname'ye göre kubbesini kurşunla kaplattı. Bu bağışlar, II. Beyazid'den sonra durdu.
sf. 194

* 1826'da Yeniçerilerin Ocağı'nın kaldırılışından sonra, onlarla sıkı ilişkileri dolayısıyla Bektaşiler Tarikatı kapatıldı ve malları satıldı.
sf. 211

* 1826'dan sonra  Bektaşilerin tarikatı gizliliğe çekilmiştir, fakat bu, 1925'e kadar yarı resmi işlevini sürdürmesini engellememiştir.
sf. 212

* Bektaşiler, her zaman serbest görüşlü (liberal) ve kural dışı (non-conformiste) insanlar olarak tanınmışlardır. Dinler üstü ve dini otoriteye karşı (anti-clericale) tavırları, çoğu kez Tanrısızlık (ateisme) suçlaması ile karşılanmıştır.
    Oysa onların tavrı, Sultan Abdülmecid zamanı (1839-1861) yönetiminin yeni yönelimlerine uygun düşmektedir.
sf. 213

yazar ve kitap hakkında incelemeler ve yazılar;

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ir%C3%A8ne_M%C3%A9likoff
http://www.psakd.org/yazarlar/alevilik_asla_siilik_olmadi.html
http://www.psakd.org/irene_melikoff.html