Adı : Düğümlere Üfleyen Kadınlar
Yazar : Ece Temelkuran
Çeviren : -
Sayfa : 480
Yayınevi : Everest Yayınları
Baskı : 1. Baskı
Fiyat : 20,00 TL
* İnsan gecenin seslerini ancak bir maceraya ikna olmak istediği zaman bu kadar uzun dinliyor herhalde.
sf. 4
* Her nasılsa birbirlerinin içinde yaşayıp birbirlerinden saklanmayı başarıyorlar.
sf. 5
* Böyle acayip oluyor. Kendi şehrinde turist gibi. Başka biri gibi oluyorsun eve gitmeyip otele gelince. kendi hayatına başka bir kapıdan girmiş gibi...
sf. 8
* İlginç adamlarla tanışmak Paris birazdan bombalanacakmış gibi korkutsa da beni, ilginç kadınlarla tanışmak La Strada Operası'nda perde açılıyor gibi bir şükür duygusuyla dolduru içimi.
sf. 8
* Amira da kendini geri attı, sanki duymak istemedi Maryam'in Tahrir'le ilgili, büyü ile ilgili anlatacaklarını. Oysa ben hikayesini ilk kez anlatırken dikkate alınmayan insanların aniden ölebileceğinden korkarım.
sf. 10
* Arapça ile sadece dua okunmaz, sevişilir, politika yapılır.
sf. 11
* Birbirinde, birbirini yoklayarak ilerleyen, içine sığındıkları bu hikayeden başka gidecek yeri olmayan, üç kadın olduğunu sanan dört kadındın. İlacımızın birbirimizde gizli olduğunu bilmediğimiz gibi, insanlığı kötülüklerden koruyacak merhemi birlikte icat edeceğimizden de bihaberdik.
sf. 14
* Yüzündeki her şey olması gereken yerde; ama öyle sert bakıyor ki, sanki alnında hiç indirmediği bir ''Kapalıyız'' tabelası asılı.
sf. 19
* İkisinin de rahat ettiği rolleri karşılıklı teyit ediyorlar böylece. bir dönme dolabın sallanan kabinine birbirlerinin hareketlerini takip ederek yerleşen iki kişiler. Dolap dönmeye başlamadan önce küçük hareketlerle dengelerinin sağlamasını yapıyorlar.
sf. 20
* Arap Müslümanlar Kerbela çamurundan yapılmış, secdeye varırken alın dayanan yuvarlak tabletin deride oluşturduğu gri namaz damgasını ayırt ederler. Alnında merhamet damgası olanı da nasılsa dilenciler ve aç çocuklar tanıyor demek ki.
sf. 25
* Saçları gidince sahneye yanlış kostümle çıkarılmış figüran sıkıntısı geçmiş gibiydi. Tuhaf biçimde rahat ve neşeli.
sf. 32
* ''Peki biliyor musunuz maşmuum demetlerine koydukları yaseminleri neden sabah erkenden, daha kapalıyken toplarlar?''
Sesindeki barones işvesi her sözcükte bir kibrit yakıyor:
''Çünkü yaseminler rüyalarını unutmazlar böylece. Eve getirip gümüş tabağa koyarsanız yavaşça açılır, geceyi hatırlar ve size beyaz rüyalarını fısıldarlar.''
sf. 34
* Dövülürken insanın gövdesi büyüyor. Küçüleceğine büyüyor.
sf. 38
* İnsan, o da eli iyi gelmişse, hayatta kendini bir kere bütünüyle görür. Ömrün gerisi ya o sahneye yeniden kavuşmak için geçer ya da ondan kaçmakla.
sf. 39
* Ben gözlerimi dikecek emniyetli bir yer buluyorum. Duvardaki dünya saatleri. Ne işi var bu saatlerin bu eski kahvede? Dünyanın bütün zamanını kahvede oturarak geçirebilecek gibi görünen adamların dünya saatlerine niye ihtiyacı olur?
sf. 44
* ''Kadınların çıplakken bile sınıfları belli oluyor sanki'' dedim Maryam'e. ''Yani böyle tenlerinde bir pürüzsüzlük, ağdalarında bir mükemmellik, her şeylerinin her şeylerine bir den gelişi... Ne yapsalar yakışıyor gibi...''
sf. 56
* Sığınan sığındığını var ediyordu. Korunmaya ihtiyacı var gibi görünen, aslında koruyandan daha kudretliydi.
sf. 59
* Amira, nasıl kederini saklamaya yarayan çarpışan araba neşesiyle insanın içini eziyorsa, Maryam, fakir bir lunaparkın korku tüneli, iki geçişte alışıyorsun.
sf. 64
* Onunla olmak, tek başına olmadan yalnız olmak gibi.
sf. 66
* İnsanı en çok kendini hayal kırıklığına uğratmak mahveder. Bir yandan onların alayı, bir yandan senin kendine biçtiğin başı sonu olmayan eza... Dert, dermansızlaşır. Gençken gelir geçer böyle kuraklıklar. Ama ömrün ortasındaysan...
sf. 74
* Korkmak, ne sefil bir hapishane.
sf. 90
* Işığın sesi olmalı. Yoksa sivrisinekleri karanlıkta daha iyi duyuyor olmazdık. Işığın bir kütlesi olmalı.
Yoksa karanlıkta daha geniş sevişiliyor olmazdı. Karıncalarla serçelere fazladan gösterilen şefkate artık bir dur dense. Her iki hayvanat da sinir bozucu derecede yırtıcı aslında...
sf. 93
* Gönül rahatlığıyla ölebilirsin burada. Bu yüzden gönül rahatlığıyla yaşayabilirsin. Gidiyoruz, gidiyoruz...
sf. 101
* İnsan bir kez bir sınır geçince artık hangi sınırlarını ne kadar geçeceğini hiç kestiremiyorum. Kaybolduğunuz çöl, sizi bulanla aynı olmuyor...
sf. Libya
* Bütün köy çöl ise, bu biçimsiz bina vaha. Kadın ve çocuk sesinden bir serap. Vaha söz konusu olduğunda su sadece bir vesile, öyle anlaşılıyor. Çöl yolunu yitirmiş, kuru erkeklerden oluşan bir şey, vaha kadınlardan kurulu sulak bir kalp.
sf. 123
* Onlar anadiline gidiyor, Amira, Maryam ve ben ise giderek uzaklaşıyoruz anadillerimizden. Yine de anadilimizi konuştuğumuz kimsenin anlamadığı gibi anlıyoruz birbirimizi.
sf. 127
* ''Felak suresi... Neffâsâti fi'l-u'gad... Sure, 'Düğümlere üfleyen kadınların şerrinden sakının' diye buyurur. Büyücü kadınların şerrinden sakının... Allah biliyor yapabileceklerimizi. İyiyi de kötüyü de. Ama biz unuttuk sadece. Ama şimdi sınırı geçtiğimize göre... Hatırlamanıza yardım edeceğim. Siz de bana yardım edeceksiniz. Nefesimle kurduğum dünyayı yıkan adamı bulmaya giderken yanımda duracaksınız.''
sf. 134
* Bir insan bu kadar mı hevesli olur yaşamaya, ortada bir hayatı bile yokken...
sf. 141
* Her mutlu ânın bir cezası olduğuna içten içe inanan bütün Ortadoğulular gibi hiç şaşırmadık ve hemen şuçlu hissettik.
sf. 154
* Ölümü böyle iç cebinde sevgilinin resmi gibi taşıyan memleketler cenazeleri niye hep hazırlıksız karşılarlar?
sf. 158
* Sarıldım. Maryam hamur gibi, çocuk gibi, ki her ikisi de aynı kokar aslında.
sf. 162
* Ne ki siz, tanıdım artık sizleri, kendi tercihlerinizi makus talihiniz, kahırlı kaderiniz sanıyorsunuz. Bu yolun kendi tercihiniz olduğunu kabul etmediğiniz için kahraman gibi değil, kurban gibi yürüyorsunuz.
sf. 169
* Felaket, yaklaşırken esrarlı bir rehavet gönderir kurbanına.
sf. 173
* O anda anladım, doğum yapan kadınlar niye kesik kesik nefes veriyorlar. Puf puf ediyorlar ki korkunun yutturduğu nefes topları ciğerini patlatmasın. Aynen öyle nefes veriyorum: Puf puf puf! Deve de içinden küfür ediyor gibi; şüpheli bir sessizliği var.
sf. 190
* Dido yanılmıştı, kendini değil gönlü olmayanı öldürmeliydi. Merhamet etmeyeceksin öylelerine. Gönlü kurakları biçeceksin ki kökünden, daha da kimseye zarar veremesinler. Yara açmaları mümkün olmasın bizim gibilerde...''
sf. 222
* Bir ailenin bütün kadınları -eğer temiz kalpli insanlarsa- mutfakta kızarmış ekmeğe benzeyen bir koku oluşuyor, tereyağı gibi.
sf. 232
* Seni ben kuruyorum yabancı. Hayalinden daha eksik olma, beni utandırma.
sf. 237
* Günün birinde bir erkek kalbinin çölünde bir serap gördüm doldurdum kumu balıklarla. Seraptan da duadan da yorulduğum zamanlarda adam döndü bir deniz-mezarlığa. Balıklar çırpınmadan bir anda öldü. Ve gördüm ki ben, yine aynı adamda yeniden icat edebiliyorum suyu, yeniden serap, yeniden derya ve yine dolduruyorum balıklarla bir adamın çölünü. Bütün aşklar budur. Aşk, kadınlar yorulunca biter. Kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terk eder. Ne ki ben bütün kadınlar gibi değilim. Ben çok küçükten beri sadece kendi ayaklarımın üzerindeyim.
sf. 244
* Aşk bir tereddüt anında gelir hanımlar. Bir küçük tökezleme ve işiniz biter. Yılların tecrübesi, bir ömrün zaferleri, külyutmaz aklın yaş tahtaya basmazlığı... bir küçük tereddüt anını bekler aşk, kurduğunuz saray devrilir. Kim bilir belki için için istiyorumdur bunu.
sf. 247
* İnanmak istemek inançtan daha kudretlidir.
sf. 250
* ...ikinci yenilgi birincisi gibi değildir. En derin izi o bırakır.Çünkü yenilgiyi arzuladığını anlarsın, kendini affedemezsin. Öfke ve aşk, kahır ve tutku... Bunlar bir kez karıştı mı işin zor. İşte böylece karıştı benim kimyam da. Belki daha önceleri olsa mühim değildi, atlatırdım. Ne ki, bir kadın zamana ve aşka aynı yaşında yeniliyorsa, iflah olmaz.
sf. 250
* Beni istemediğine göre, bende onun istediği bir şey olmasından başka çarem yoktu. Bakmayın öyle... Ben sevmeyi bilmiyorum. Sevince, kaybedince ne yapılır hiç bilmiyorum. bildiğim şeyi yapıyor, savaşıyordum.
sf. 251
* Kesinkes yalan, insanın kendi kendini sevmesi meselesi, kim uydurduysa, İnsan ancak sevilince öğreniyor kendini sevmeyi.
sf. 275
* Öpüldüğü zaman gövde bir bütün oluyor. Öpen gidince parçalara bölünüyor. Ayak oluyor işte, el oluyor, karın oluyor. Biz Maryam ile öyleyiz şimdi. Parça parça.
sf. 275
* Belki erkek cinsi böyle tatlıcık, kavrayamayacağımız bir ülkenin fethi peşindeyiz. O topraklarla ne yapacağımıza karar vermeden heves ediyoruz. Bir kadının teni yetmiyor, kalbi yetmiyor, ruhunun teslim olduğu anı görmeden rahat edemiyoruz.
sf. 295
* Gençliğin oyunları olgunluğun işkencesi olurmuş, bilemedim.
sf. 301
* ...beni affetmeni değil, bir gün senin için herhangi biri olmayı diliyorum. Nereden tanıdığını unuttuğun biri.
sf. 323
* ''İnsanların yüzlerindeki izlerle ilgili soru sormazsanız nezaket gösterdiğinizi değil, yüzlerini görmediğinizi düşünürler.''
sf. 339
* Yaşamayı istediğin bir ömürde hep yeterince vakit vardır. Yanlış hikaye yoktur. siz, kaderiniz ne zahmetli olursa olsun hariçte kalmamaya bakın. Ömür o vakit kısalır işte.
sf. 364
* Düşmana teslim olmak daha kolay. Onurun kırılır en fazla, ama beni seven birine teslim olursam... Esir düşerim.
sf. 379
* Ben: ''O kadar aşağıya bakma, miden bulanacak.''
Amira: ''Yok benim ufka bakınca içim bulanıyor asıl.''
........
''Çünkü kıyıda daha çok hareket var. Ufuk ise kıpırdamıyor. Burası güzel, ilerisi görünmüyor.''
sf. 404
* Tanrı bizi sevmese bile bir anne bize yetebilirdi...
sf. 471
* Nihayet, yola çıkmaya karar verir insan, nereye varacağına değil. Bir yol hikayesi yazmaya karar verdiğinizde de sonunu muhakkak yol yazar.
sf. 471
kitap hakkında incelemeler ve yazılar;
Bet365 Casino & Promos 2021 - JTM Hub
YanıtlaSilFull list 출장마사지 of Bet365 Casino & Promos · Up to £100 in Bet Credits for new customers at bet365. 1xbet Min deposit 벳 365 £5. 제이티엠허브출장안마 Bet Credits 토토 사이트 도메인 available for use upon settlement of bets to value of