Adı : Ekmek Arası ( Ham on Ray )
Yazar : Charles Bukowski
Çeviren : Avi Pardo
Sayfa : 223
Yayınevi : Metis Yayınları
Baskı : 6. Baskı
Fiyat : 14,45 TL
* Babam insanlardan hoşlanmazdı. Benden de hoşlanmıyordu.
''Çocuklar görünmeli, ama sesleri çıkmamalı'' derdi bana.
sf. 10
* Durgun sular derin olur.
sf.14
* Başka çocuklarla oynamama izin yoktu. ''Kötü çocuklar onlar''
derdi babam, ''fakir ailelerin çocukları''. ''Evet'' diye katılırdı annem.
Annemle babam zengin olmayı arzuladıklarından kendilerini öyle görüyorlardı.
sf. 18
* Zarfı eve götürüp annemin eline tutuşturdum ve yatak odasına
gittim. Yatak odama. Yatak odamın en iyi yanı yatağımdı. Saatlerce yatakta
yatmaya bayılır, bazen gündüzleri de yorganı çeneme kadar çekip yatardım.
Güzeldi yatağın içi, hiçbir şey olmazdı orda, insan yok, hiçbir şey yok.
sf. 27
* Annem birkaç kez gündüz yatarken yakalamıştı beni. ''Henry,
kalk! Bir çocuğun bütün günü yatakta geçirmesi doğru değil! Hadi kalk! Bir
şeyler yap!''
Ama yoktu yapacak bir şey.
sf. 27
* Anlaşılır gibi değildi. En yoksul okullardan birine gidiyorduk,
en yoksul ve cahil aileler bizimkilerdi, kötü besleniyorduk, ama diğer
ilkokullardaki çocuklardan daha iriydik. Korkarlardı bizden.
sf. 34
* Annemin bir deliği, babamın ise sıvı püskürten bir kamışı vardı. Nasıl oluyor da böyle şeylere sahip olup her şey normalmiş gibi
davranabiliyorlardı, havadan sudan konuşurken arada bu işi yapıp kimseye
anlatmıyorlardı? Babamın sıvısından olduğumu düşündükçe kusacak gibi oluyordum.
sf. 38
* Şalgamdan kan çıkaramazsın.
sf. 43
* Çalışmaktı önemli olan. İnsana bir fırsat tanınması yeterliydi.
Birileri fırsatların kime tanınacağını denetliyordu sürekli.
sf. 45
* Sadece benim semtimdeki babalar işsizdi belki de. Borsanın
çöktüğünü duymuştum. Kötü bir anlama geliyordu bu. Ya borsa sadece benim
semtimde çökmüşse!
sf. 60
* Eve yürümeye başladım. İstedikleri buydu demek:
yalanlar. Harikulade yalanlar. Buna ihtiyaçları vardı. İnsanlar
ahmaktılar. Kolay olacaktı benim için.
sf. 63
* Kötülerden biri addedilmek hoşuma gitmişti, kötü olduğumu
hissetmek. Herkes iyi olabilirdi, iyi biri olmak cesaret gerektirmiyordu.
Dilinger cesurdu. Ma Barker o adamlara makineli tüfeğin nasıl kullanılacağını
öğreten müthiş kadındı. Babam gibi ahmak olmak istemiyordum. O kötü geçiniyordu
sadece. Kötüysen kötü rolü yapman gerekmez, kötüsündür. Kötü biri olmak hoşuma
gidiyordu. İyi olmaya çalışmak hasta ediyordu beni.
sf. 70
* Biri bana çirkin olduğumu söyledikten sonra gölgeyi güneşe,
karanlığı ışığa yeğler olmuştum.
sf. 70
* Fıçıdan fıçıya gidiyordum. Sihirli bir şeydi içki. Neden kimse
söylememişti bunu bana? İçki ile hayat harikulade, insan mükemmeldi, kimse
rahatsız edemezdi onu.
* İnsanları uzaktan izliyordum, bir sahne oyunu izler gibi. Onlar oynuyordu ve ben tek seyirciydim.
* İlk gün bisikletlerimizle gidip onları park ettik. Korkunç bir duyguydu. Çocukların çoğu, en azından üst sınıftakiler, kendi arabaları ile gelmişlerdi. Üstü açık, parlak sarı, yeşil, portakal renkte arabalar. Siyah ve lacivert değildiler.
* Yoksulları kobay olarak kullanıp, yöntem başarılı olursa zenginlere uyguluyorlardı. Yöntem başaralı olmamışsa başka yöntemlerin denenebileceği başka yoksullar vardı.
* Babaannemin siğilleri çoğalmıştı ve daha şişmandı. Yılmaz bir görünümü vardı, hiç ölmeyecekmiş gibi. O kadar yaşlanmıştı ki ölmesinin bir anlamı kalmamıştı.
* Bir kaç yıl önce dinle ilişkimi kesmiştim. Gerçek olduğunu varsayarsak insanları aptallaştırıyor veya aptalları çekiyordu. Gerçek değilse, aptallar daha aptaldılar.
* Baron hakkında yazarken kendimi iyi hissediyordum. Birine ihtiyaç duyuyordu insan. Etrafında öyle biri yoksa onu sen yaratmak zorundaydın, olması gerektiği gibi birini yaratırdın. İnsanın kendini aldatması, hile yapması gibi bir şey değildi bu. Aksine yapmak, etrafında Baron gibi biri olmadan yaşamak kendini aldatmak olurdu.
* Turgenyev çok ciddi bir yazardı ama beni güldürüyordu, çünkü bir gerçekle ilk karşılaşma gülme duygusu uyandırıyordu insanda. Başka birinin gerçeği sizin de gerçeğinizse ve o bunu sizin için dillendiriyorsa müthiştir.
* Nefret ediyorsan yalvarmazsın...
* Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım.
* Birine bir kez vurabilmişsen ikinci kez de vurabilirdim.
* Bir ahmak bağışlanabilir çünkü sadece bir yönde gider ve kimseyi aldatmaz. Aldatanlar üzüyor insanı.
* Başkaları ile rahat ilişki kurmak asla mümkün olmayacaktı benim için. Rahip olurdum belki. Tanrı'ya inanıyormuşum gibi görünüp aralarına sızacaktım. Kimse canımı sıkmayacaktı. Hücrelerden birine inip aylarca meditasyon yapar, kimsenin yüzünü görmek zorunda kalmazdım, şarap yollamaları yeterliydi.
* Zengin çocukların aileleri daha vatanperverdiler çünkü ülke elden giderse kaybedecekleri çok şey vardı. Yoksul aileler daha az vatanperverdiler, bazen kendilerinden beklendiği için veya öyle yetiştirildikleri için vatanperverlik gösteriyorlardı.
* Albay Sussex de kimdi? Herkes gibi sıçmak zorunda olan biri. Herkes sisteme uyup içine girebileceği bir kalıp bulmak zorundaydı. Doktor, avukat, asker -ne olduğu mühim değildi. Kalıbını bulduktan sonra ileri doğru gitmeye çalışıyordun. Sussex de herhangi biri kadar çaresizdi. Ya bir kalıp bulurdun kendine, ya da açlıktan ölürdün.
* Bir işi bedava yapacak birini bulursan, ortalıkta dolanmaktan başka bir işe yaramayan biri çıkar karşına.
* ''Neden bütün kadınların nefis vücutları yok?''
''Tanrım, bilmiyorum. Bütün kadınlar aynı olsalardı sıkılırdık onlardan belki de.''
* Sarhoş olmak güzeldi. Sarhoş olmayı hep sevmeye karar verdim. Sıradanlığı alıp götürüyordu, sıradanlıktan yeterince sık uzaklaşabilirsen sıradan olmazdın belki.
* Peki, diyordum kendi kendime, bir iş buldun. Ömür boyu böyle bir işte mi çalışacaksın? Bu yüzden banka soyuyordu insanlar. Yapmak zorunda kaldıkları işler küçük düşürücüydü. Neden allahın cezası bir konser piyanisti veya yargıç değildim? Çünkü eğitim gerekiyordu ve eğitim parayla sağlanıyordu.
* Tekdüze yerlerde çabuk yayılır haberler.
* ''Siz Bay Chinaski olmalısınız?''
''Evet''
''Bir düğüne ya da bir cenazeye yarım saat geç kalır mıydınız?''
''Hayır''
''Neden, lütfen nedenini açıklayınız?''
''Benim cenazem söz konusu ise zamanında orda olmam
gerekir. Düğün benim düğünümse zaten cenazem demektir.''
sf. 174
* Ne yıldırıcı bir dünyada yaşıyorduk. Her etrafında seni nefes
bile almadan haklamaya hazır birileri vardı.
sf. 179
* İnsanın gerçekten inanmadığı ve anlamadığı bir tezi savunurken
daha inandırıcı olabiliyor.
sf. 184
* İnsanın kendini sonsuza dek sersem ve yararsız hissetmesini
engelleyen tek şeydi içki.
sf. 190
* ''Seni ne zaman görsem elinde içki var. Sen buna kendini korumak
mı diyorsun?''
''Bildiğim tek yol bu. İçki olmasaydı boğazımı çoktan
kesmiştim.''
''Palavra''
''İşe yarayan hiç bir şey palavra değildir. Persing
Meydanı'ndaki vaizlerin kendi Tanrı'ları var. Kendi tanrımın kanını içiyorum
ben.''
sf. 202
* Savaşta ölmek savaşların çıkmasını engellemiyordu.
sf. 207
* Küçük bir odada içki ve sigara içerek yalnız olmak güzeldi. İyi
eşlik etmişimdir kendime hep.
sf. 215