Adı : Elveda Gülsarı
Yazar : Cengiz Aytmatov
Çeviren : Refik Özdek
Sayfa : 228
Yayınevi : Ötüken Neşriyat
Baskı : 1. Baskı
Fiyat : 13,00 TL
sf. 23
* Demek ki düşünmemek unutmak demek değilmiş.
sf. 37
* Atla insan arasındaki tek fark, atın atı kıskanmamasıdır. Atlar bu konuda kıskançlık nedir bilmezler.
sf. 51
* Fırtına şafağa kadar sürdü. Sonra yavaş yavaş bulutlar seyrelmeye başladı. Ama doğu yönünde gök gürlemeleri devam ediyordu daha. Kara toprak bir koyun sürüsü, fırtına ve yağmur ise bir sürüye dalan kurtlardı sanki. Dişlenmiş koyunlar gibi kara yerden buğular yükseliyordu.
sf. 71
* Bir yerden bir yere taşın da, haline şükredesin. (Kırgız Atasözü)
sf. 104
* Her şey geçmişte kalmıştı. Baharda gelen, sonra gökte sıra sıra dizilip uzaklara giden, gözden kaybolan yaban kazları gibi uçup gidiyorlardı onun için iç dünyasında...
sf. 109
* Turnaya beylik versen tepende gagalayıp durur.
sf. 110
* Tende beden, bedende can taşıdıkça, bu dünyada yaşadıkça, hayat yolunun önündeki engelleri aşmaya, kaldırmaya çalışacaksın, arkadan omuz vereceksin. Başka türlü olmuyordu... Ne var ki, her omuz vuruşta, hayat arabasının tekerleği omuzunu bıçak gibi yaralıyor, yara üstüne yara, derken omuzunu nasır tutuyor. Eğer yaptığın işi seviyor meyvasını da alıyorsan. nasırların hiç önemi yok. Şikayet etmezsin, memnun olursun...
sf. 119-120
* Şimdi Gülsarı'nın tek tutkusu koşmaktı. Böyle hızlı koşarak insanların ondan aldıkları şeylere yetişecek, onları yakalayacaktı sanki. Ama hiçbir zaman ulaşamıyordu onlara.
sf. 121
* Karşısında uludağlar vardı: Bir yanı pırıl pırıl, aydınlık bir yanı gölgeli. Aydınlık ve gölge nasıl yan yana ise, insanın kaderi de öyle, mutluluk ve acıyı beraber getiriyordu. Bir yanda kıvanç, bir yanda kaygı. Hayat dediğin böyleydi işte...
sf. 123
* İnsan yaşlanır, ama gönlü yaşlanmak istemez. İşte öyle, arada sırada, bir silkinir, birden doğrulup koşmak ister.
sf. 123
* Yapılacak iş, başındaki kılların sayısından da çoktu.
sf. 139
* ''Düşman yakana yapışırsa kurt(çakal) da bacağını ısırır'' derler ya... Asıl büyük felaketle uğraşırken daha küçük aksilikler olmuyor değildi.
sf. 146
* Tatlı söz hazineden değerlidir.
sf. 157
* Onların sözlerinin ''Dışı parlak, içi karanlık ve soğuk''
sf. 182
* Zaman ağır mı ağır, acı mı acı damlalar halinde, tıp tıp akıyor, geçiyordu.
sf. 186
* Sahibi ölen atlara kara örtü örtmek, eyersiz tutmak bir gelenektir.
sf. 195
* İleride, gözün ulaşamadığı bir uzaklıkta, şafak ağır ağır sökmekteydi. Şafağın doğurgan rahminden sökün eden ilk ışıklarla yeni bir gün doğuyordu. Beyaz sisler arasından, altın renkli ışınlar süzülüyor, sonra alev alev yükseliyor, yeryüzüne yayılıyordu.
sf. 200
* Ben yaşadıkça sen hiç ölmeyeceksin Gülsarı. Çünkü her zaman hatırlayacağım seni.
sf. 211
* Sonumuza varan yol, evimize varan yoldan daha kısa artık.
sf. 216
* ''İyi kadın kötü erkeği zor(güçlü) kılar, kötü kadın iyi erkeği hor kılar''
sf. 218
* ''Gökyüzünde sıra sıra uçuşan kazların kanat çırpınışına kendi kanatlarının gücü yetmediği için geride kalıp tek başına donarak ölen kaz gibi ölmek istemiyorum, kanat çırparken ölmek istiyorum. Bir yuvadan ıçup gideceğim zaman, o yuvayı benimle paylaşanlar üzerimde cıvıl cıvıl uçuşsunlar, işte benim ormanım bu''
sf. 219